Hepimiz bir şekilde dedikodu yaparız. Bazen eşimiz dostumuz, birebir tanıştığımız insanlar hakkında; bazen de sanatçılar, politikacılar, sporcular gibi ünlü isimler hakkında. Hatta yoldan geçerken gördüğümüz, hiç tanımadığımız insanlar dahi o anki sohbetimize konu olabilirler. Dedikodu, en net ifadesiyle, o an orada bulunmadığı için kendini açıklama fırsatı bulunmayan bir insan hakkında yapılan değerlendirme sohbetidir. Ve bu sohbet biçimi sosyal çevremizle iletişimimizde sık sık kendine yer bulur.
Kimler Dedikodu Yapar
Yapılan araştırmalara göre dedikodu günlük konuşmalarımızın yaklaşık %14’ünü oluşturuyor ve mevcut cinsiyetçi yaklaşımın aksine erkekler de kadınlar kadar dedikodu yapıyor.
Uzmanlar dedikodunun arkadaşlıkları güçlendirdiğini ve sosyal hayatta işe yarar kimi faydalarının da bulunduğunu söylüyor. Örn; hakkında olumsuz söylemler duyduğunuz birine karşı dikkatli davranmak sizi görebileceğiniz zararlardan koruyabilir. Ama bununla birlikte dedikodularla edindiğiniz ön yargıların sizi yönetmesine izin vermemeniz de gerekir. Çünkü duyduğunuz hikâyelerin her zaman bilmediğiniz bir arka planı olabilir. Dedikodular bazı konularda fikir verebilirler ama o fikirleri olumlu biçimde kullanmak bizim kontrolümüzdedir.
Dedikodu, günlük hayatımızın içinde bir şekilde kendine yer buluyor ve uzmanların ifadesine göre bu doğal bir durum. Ancak her şeyde olduğu gibi dedikoduda da ölçülü davranmak gerekiyor. Çünkü sürekli dedikodu yapan insan kendi hayatından çok başkasının hayatını yaşıyor demektir ve bu durum da kişinin hem kendisine hem karşısındakine zarar verir. Tavsiye, dertleşme, fikir alışverişi içeren sohbetlerin zaman zaman dedikoduya kayması anlaşılabilecek bir durumken, sürekli birilerini kötüleme ihtiyacı hissetmek, psikolojik rahatsızlıkların habercisidir.
Dedikodu Psikolojisi
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Rüstem Aşkın, dedikodu ile ilgili analizlerini anlattığı bir röportajında en çok dedikodu yapanların kendilerini en eksik hisseden insanlar olduğunu söylüyor ve art niyetli dedikodunun ne kadar zararlı olabileceğinin altını çiziyor.
“En fazla dedikoduyu en fazla eksiği olanlar yapar. Dedikodu yapılmasının etkenleri arasında en önemlisi başkalarının özel hallerini merak etmektir. Bazen kıskanırız bazen de kızar, öfkeleniriz ve dedikoduya yöneliriz. Dedikodu ile bir ölçüde hınç ve nefret kusuluyor. Bir başkasına olan sinirimizi saatlerce anlatabiliriz. Bu sayede deşarj da olabiliyoruz. Bunlar topyekün değerlendirildiğinde tamamı zehirleyici sonuçlar doğurur.”
Dedikodu Yapan İnsanlara Nasıl Davranmalı
Kötü niyetlerle dedikodu yapan, aleni bir şekilde size zarar vermek isteyen insanlara karşı izlemeniz gereken tavır onlardan uzak durmak ve dostlarınızdan o insanları dinlememelerini rica etmenizdir. Dedikoducunun dinleyicisi olmazsa kendi iç dünyasına döner, düşüncelerini sorgulamaya başlar ve bir noktada gerçek probleminin kendisiyle olduğunu keşfeder.
Unutmayın; insanlara en çok hangi duygumuzu yöneltiyorsak kendimize karşı da aslında en çok o duyguyu hissediyoruz. Sürekli başkalarına öfke kusuyorsak içimizde kendimize karşı duyduğumuz bir öfke var demektir; eğer başkalarına daima sevgi yöneltiyorsak, bu da kendimizle barışık bir hayat sürdürdüğümüz anlamına gelir.
Hayata olumlu bakan, yapıcı, çalışkan, üretken insanlar dedikoduya ihtiyaç duymazlar. Çünkü onlar kendilerini geliştirmekle, hayatlarını çoğaltmakla meşgul olmayı tercih etmişlerdir. Kötü niyetlerle hakkınızda konuşan insanları kendi haline bırakmak için Şems-i Tebrizi‘nin şu sözünü hatırlayın.
“Sana affedilmeyecek kadar büyük hata yapan birine, akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan bütün kalbinle affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader, kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir.”